İlaç tedavisi yapılan hastalarda, hastanın ilaca verdiği cevapta kişiler arasında önemli farklılıklar olduğu yüzyıllardır bilinen bir gerçektir. Tüm dünyada tıp çevreleri tarafından kabul gören ‘İyi doktor hastalığı, daha iyi doktor ise hastayı tedavi eder.’ sözü ile, hastalık sürecinde ya da tedavisi sırasında gözlenebilen bireysel farklılıklara dikkat çekmek istenmiştir.
Aynı tanılı ve benzer biyolojik ve çevresel faktörlere sahip hastalar, aynı ilaçları aynı dozlarda kullanmalarına rağmen tedaviye farklı cevaplar verebilirler. İlaç bir hastanın hastalığını iyileştirirken, diğerinin hastalığını iyileştirmeyebilir. Hatta bazı hastalarda toksik yan etkiler gösterebilir. Bu gözlemler için, aldığımız şeyin ilaç olması şart değildir, bazı yiyeceklerde de aynı durum söz konusu olabilir, kimisine süt dokunur gaz yapar, kimisi balık yediğinde isal olur, kimisi mayalı içki içemez. Bunlar günlük hayatımızda sıkça karşılaştığımız olaylardır.
Hastalar arasında ilaca verilen cevaptaki bu farklılıklar hiç de azımsanmayacak oranlardadır. Hastaların ancak %60-70 kadarı standart tedavilere cevap verir, iyileşir. Geriye kalan %30-40’lık hasta gurubu ise bu ilaç bana yaramadı ya da bu ilaç bana dokundu diyerek tekrar sağlık kuruluşlarına başvurmak zorunda kalır. Bu farklılıklar, tıp camiasında ‘hastalık yoktur, hasta vardır’ sözünün bir motto haline gelmesine neden olmuştur. Yani herkesin hastalığı ve tedavisi kendisine özeldir.
Hastalar arasında görülen bu farklılıkların nedenleri, çok uzun yıllardır araştırılmaktadır. Hastanın yaşı, yaşam biçimi, kullandığı diğer ilaçlar, taşıdığı diğer hastalıklar, yeme içme alışkanlıkları gibi pek çok faktör ilaç etkisini değiştirebilse de, bunlar içinde en önemlisi kişinin genetik farklılıklarıdır. Genetik yapımız bizi birbirimizden farklı kılacak, minik farklılıklar taşır. Single Nükleotid Polimorfizm (SNP) adı verilen bu minik değişiklikler, bireysel farklarımızı oluşturur. Bu nedenledir ki hepimizin parmak izleri, gözleri, sesi vb. birbirinden farklıdır. Aynı şekilde, aldığımız ilaçların vücuttaki yolculukları sırasında karşılaştıkları organ ve dokularımızda bulunan SNP’ler nedeni ile, ilaçlara farklı cevaplar veririz, bu yüzdendir ki, herkesin hastalığı kendisine aittir. Buna tıp literatüründe ‘Bireysel Tıp’ ya da ‘Kişiye Özel Tıp’ denir. Aynı şekilde herkesin ilacı, ilacının dozu, nasıl kullanılacağı kişisel farklar gösterir. Buna da tıp literatüründe ‘Bireysel İlaç (Tedavi)’ yada ‘Kişiye Özel İlaç (Tedavi)’ adı verilir. Bunun sağlanabilmesi için, kişilerin genetik yapısına uygun ilacı uygun dozda kullanmaları gerekir. Bugüne kadar kullanılmak zorunda kalan, ‘size ilacı başlayalım, cevabınıza göre dozu artırır azaltırız’, yada ‘bu ilacı başlayalım cevap alamazsak yada yan etki görürsek değiştiririz’ yaklaşımının terkedilebilmesi, hastalara farmakogenetik testlerin bilimsel ışığında yeni bir yaklaşımla tedavi edebilmesi için, bir takım genetik testler yapılmalı ve bu testlerin ışığında kişinin tedavi edilmesi sağlanmalıdır. Bu testler, hastalara uygun ilacı uygun dozda deneme yanılma yöntemine başvurmadan hızlıca başlamamızı sağlar. Bireyin genetik yapısının, kullanmakta/kullanacak olduğu ilaçların organizmada geçirecek oldukları sürece olan etkisini ortaya koyan Farmakogenetik bilimi, ilaca verilen cevapta genetik farklılıkların rolünü ortaya koyar ve hastaya en doğru tedaviyi en uygun dozda ve en uygun sürede vermenizi sağlar.
İlaç Danışma ve Farmakogenetik Polikliniği, tedaviye cevap vermeyen yada tedavi sırasında çok şiddetli yan etki gösteren hasta gurubunda, ilaç tedavisi ile ilgili olan bu problemlerin nedenlerinin araştırılıp, hastaya yeni ve faydalı tedavi seçeneklerinin sunulduğu polikliniktir.
İlaç danışma ve farmakogenetik polikliniği’ne kimler başvurabilir?
İlaç Danışma Ve Farmakogenetik Polikliniği’ne Başvurmak Hastaya Neler Kazandırır?